Yıllarca okumam gereken kitaplar listesiyle boğuştum durdum. Efendim, şu kitap bu yönden, bu kitap şu yönden mutlaka okunmalıymış, vs. Çocukluğumdan beri okuduğum kitap sayısı hakkında bir fikrim yok ancak okuduklarımın ne kadarının bencileyin olduğu hakkında kesin fikrim var. Tahmin edebileceğiniz gibi sayıca bir hayli kabarık olan kısmı "mutlaka okunmalı" cümlesindeki -malı eki yüzünden okuduğum kitaplar. Bu şekilde aldığım kitapların çoğu bana sadece eziyet etti diyebilirim.
Herkesde olduğu gibi bendeki idealize edilmiş kimlikte tanrısal rolünden dolayı benim zevklerimle uzlaşmaya pek yanaşmadığı için dünyanın en zevkli uğraşı benim için bir dönem eziyete dönüştü. Kötü sonuç verdi tabii. Bir kaç yıl okuyamadım. O dönemden beni, idealize kimlik baskımdan, fantastik edebiyat kurtardı. Ursula Le Guin'in eserleri bana hiç tavsiye edilmemiş, okuMALISIN denmemişti. Okunmaya değer görülmeyecek kadar küçümsenmişti. Bu duruşu kendi içimde de yıkarak fantastik edebiyat okumaya başladığımda diğer kitaplarla da barıştım.
Okuma eylemi bireysel bir eylem. Okuyucu kendi kitabını seçerken, seçimini yapması için tüm eserler bir şekilde tanıtılmalı ama okuMALISIN yada OKUNMALI türünden yönlendirmelere maruz bırakılmamalıdır.
Hepitopu fani bir dünya! Şunu bunu okumalıyım diye kasmaya hiç gelmiyor. İdealize edilmiş kimlikler maskeli yüzler yaratıyor. İnsan idealize edilmeden de kendi ilgi alanları doğrultusunda profesyonelleşebilir. Merak zihnin iştahıdır. Merağı iyi beslemek için insanın eylemlerinden haz alması gerekir. Yoksa denemekten vaz geçer.
Yorgun ve bıkkın olmayı kim ister.
Artık okumaktan haz almadığım kitapları ilk elli sayfada bırakıyorum. İsteyen birileri alsın diye kafelere bırakıyorum. Sonra gidip, ilgi alanıma giren daha cazip bir kitap alıyorum.