Gluten, buğday gibi tahıllarda bulunan bir protein grubudur.
Bu protein grubu benim gibi, bir sürü hastalığı olan insanlar için zehir görevi taşır. Çölyak hastası değilim. Allah'tan değilim, o da olsa, bi'çölyak kalmıştı, kolleksiyonu tamamladık derdim :) Çölyaktan yırtmış olmak glutene devam etmek demek değil elbette.
Senelerdir, bağırsaklarımı, troidimi temizlemek için bir sürü yöntem keşfetsem de biraz mola verince bağırsaklarım eskisi kadar tavmatik olmamakla beraber tekrar işlev bozukluğu gösterebiliyordu.
Örneğin yaşpasta yesem, az biraz Yoga'ya ara versem bağırsaklarım nazlanmaya başlıyordu.
Bu arada neler olmadı:
Hayatımadan çıkan et ve süt ürünlerinin yerine probiyotik tabletler ve besinler girdi. Çimlenmiş besinleri keşfettim. Su oruçlarına devam ettim vs vs...
Ama bağırsaklarım bu kadar emeğe rağmen dönüp dolaşıp sorunlar yaşıyordu. Disiplini bir an bile bırakamıyordum.
Sonunda glutenli besinlerin beni zehirlediğini parmak eklemimin şişmesi ile anladık. Vücut bu zehirli besini arındıracak kadar hızlı çalışmıyordu. Tam buğday unu, yok organik un vs hikaye çıktı. Gluten bağırsaklarımda sümüksü bir yapı ile işlev bozukluğu oluşturuyordu. Meğer gluten tutkal endüstrisinde kullanılan bir malzeme imiş....
Glutensiz beslenmeye geçme kararım kolay olmadı: Her yanımız buğday ürünleri ile sarılmış bir ülkede yaşıyoruz. Her yanımız simitçi, pastane, kebabçı vs vs vs...
Ama sandığımdan kolay bir süreç oldu.
Kısa zamanda glutensiz ürünlere, doğru glutensiz una ulaştım.
Glutensiz tariflerimi başka bir yazıda paylaşırım.
Şimdi çok daha iyi durumdayım.
En azından bağırsak efendi sakin :)
Zamanla öğrendim ki aslında glüten pek çok hastalığın temelinde yatan faktörmüş. Mesela artritle direkt ilişkisi var. Fakat ülkemizde tam bilinmiyor. Yurt dışında zararlı etkilerinin kanıtlanmış olmasına rağmen, neden bizde pek bahsedilmiyor bilmiyorum. Her tarafımız buğday ürünleri ile sarılı: simit, ekmek, kekler, poğaçalar, bulgur, makarna, envayi çeşit unlar, pastalar vs vs vs...
Ama bu bir mahkumiyet değil ve aşılabilir...
Bu protein grubu benim gibi, bir sürü hastalığı olan insanlar için zehir görevi taşır. Çölyak hastası değilim. Allah'tan değilim, o da olsa, bi'çölyak kalmıştı, kolleksiyonu tamamladık derdim :) Çölyaktan yırtmış olmak glutene devam etmek demek değil elbette.
Senelerdir, bağırsaklarımı, troidimi temizlemek için bir sürü yöntem keşfetsem de biraz mola verince bağırsaklarım eskisi kadar tavmatik olmamakla beraber tekrar işlev bozukluğu gösterebiliyordu.
Örneğin yaşpasta yesem, az biraz Yoga'ya ara versem bağırsaklarım nazlanmaya başlıyordu.
Bu arada neler olmadı:
Hayatımadan çıkan et ve süt ürünlerinin yerine probiyotik tabletler ve besinler girdi. Çimlenmiş besinleri keşfettim. Su oruçlarına devam ettim vs vs...
Ama bağırsaklarım bu kadar emeğe rağmen dönüp dolaşıp sorunlar yaşıyordu. Disiplini bir an bile bırakamıyordum.
Sonunda glutenli besinlerin beni zehirlediğini parmak eklemimin şişmesi ile anladık. Vücut bu zehirli besini arındıracak kadar hızlı çalışmıyordu. Tam buğday unu, yok organik un vs hikaye çıktı. Gluten bağırsaklarımda sümüksü bir yapı ile işlev bozukluğu oluşturuyordu. Meğer gluten tutkal endüstrisinde kullanılan bir malzeme imiş....
Glutensiz beslenmeye geçme kararım kolay olmadı: Her yanımız buğday ürünleri ile sarılmış bir ülkede yaşıyoruz. Her yanımız simitçi, pastane, kebabçı vs vs vs...
Ama sandığımdan kolay bir süreç oldu.
Kısa zamanda glutensiz ürünlere, doğru glutensiz una ulaştım.
Glutensiz tariflerimi başka bir yazıda paylaşırım.
Şimdi çok daha iyi durumdayım.
En azından bağırsak efendi sakin :)
Zamanla öğrendim ki aslında glüten pek çok hastalığın temelinde yatan faktörmüş. Mesela artritle direkt ilişkisi var. Fakat ülkemizde tam bilinmiyor. Yurt dışında zararlı etkilerinin kanıtlanmış olmasına rağmen, neden bizde pek bahsedilmiyor bilmiyorum. Her tarafımız buğday ürünleri ile sarılı: simit, ekmek, kekler, poğaçalar, bulgur, makarna, envayi çeşit unlar, pastalar vs vs vs...
Ama bu bir mahkumiyet değil ve aşılabilir...
0 yorum:
Yorum Gönder