Recent Posts

26 Aralık 2009 Cumartesi

HASIMOTO TROIDI

İnsanın tek düşmanı kendisidir ve de kendine ettiğini el etmez.
Bugün o kadar üzgünüm ki!...
Son bir aydır ruhumla pek barışık değildim. (Geştalt kuramına göre,) Karşıt gücüm devredeydi. Her eline geçirdiğinde yerden yere vuruyordu beni.
Karşıt güç, küçük bir çocukken sizi koruduğunu sanarak, kendi psikolojik sebeblerinden ötürü sizi durduran yada cezalandıran ebeveynlerinizdir. Büyüdükçe ebeveynler etkisizleşse de biz, onların tepkilerini içselleştirir, kendimize bir karşıt güç yaratır ve kendimizi güya denetim altında tutmaya çalışırız. Karşıt güç dinamiği çok ciddi sonuçlar verir. Benliğimizle uzlaşmaz bir tuttum sergileyerek, cezalandırmaya girişirse huzursuzluk, mutsuzluk ve hastalıklar ortaya çıkar.
Uslu bir çocuk olmanın bedelleri çok ağırdır. Pek çok özelliğinizi rafa kaldırmak zorunda kalırsınız.
Yıllar sonra büyürsünüz ve atıl kalmış herşey raflardan dökülmek, bulduğu meydanlara serilmek ister... O ister, kımırdanır ama... Aması var işte... Karşıt güç zamanında annenizin yaptığını yapmaya başlar. Sizi durdurmak için elinden geleni yapar. Olmadı hasta eder.
İşte benim hastalığım haşimoto bunun sonucudur.
Konuşmayı severim. Kim sevmez. Hele sevdiğim bir konuda açılmışsa, tutmayın beni. Uçtum gitti. Ama bana küçükken verilen öğreti şudur ki; küçük hanımlar fazla ve gereksiz konuşmazlar. Hatta hanımefendiler hiç konuşmazlar. Suküt altındır. Karşı tarafı sessiz bir baş onaylaması ve hoş bir gülümsemeyle dinlerler.
Ben konuşmaya başladığım zaman karşıt güç olarak içselleştirdiğim annem devreye girer: "Kes sesini, hiç yakışmıyor!"
Yaşım ilerledikçe annemin fiili otoritesi azalsa da içselleştirdiğim bir annem var. Bu anne tıpkı küçüklükteki işleve sahip, ama başka bir yoldan. O artık kanımdaki Anti-TPO, yani tüm hücrelerin hayat enerjisini ve gelişimini sağlamada önemli görevleri olan tiroidime saldırıp, onu susturarak işlevsiz hale getirmeye çalışan bir antikor.
Troid bezi, tıpkı bir çocuk gibi hayat enerjisi aşılar. Vücutta işlevine karışmadığı tek bir organ bile yoktur. Herşey onun varlığına bağlıdır.  
Haşimoto bir otoimmun hastalık, vücudun kendi dokularından birine bilinmeyen nedenlerle yabancılaşması ve bu “yabancı” dokuyu bağışıklık sistemiyle vücuttan uzaklaştırmaya yönelik girişimler yapması neticesinde oluşan hastalık. Tıp bilimi, bilinmeyen sebeblerle anti-tpo antikoru ürüyor ve troid bezini iltihaplandırarak tahrip ediyor, diyor. Oysa ben biliyorumki bu bir içsel savaş. Sebebinide tabiki tıp bilimi kolay bulamaz, onlar annemi tanımıyorlar:)
Ölçümler anti-tpo tesine göre değişir ama normali 60 civarıdır. Altı ay önceki anti-tpo 600 çıkmıştı. Bugünkü değerim ise 18882... Neden bu kadar fırladı? Çünkü son aylarda çok konuşuyordum:) Aynı ilgi alanlarına sahip hoş insanlarla tanıştım. Onlarla sohbet etmek hoşuma gidiyordu. Hayat enerjim vardı, yenileniyordum. Ama içsel anayasalarıma aykırı hareket ediyordum. Karşıt gücüm bunu hatırlatmak için devreye girdi. Troidimi ne kadar tahrip ederse yaşam enerjim o kadar düşecek. Organlarım sağlıklı işlemeyecek. Yorgun ve halsiz olacağım. Çabuk yaşlanacağım. Hastalıkla uğraşmaktan hayatı yaşayamayacağım. Bozulan hayat kalitem yüzünden, hoş sohbetlerden zevk bile alamayacağım. İşte karşıt gücün istediği oldu. Beni sessizleştirdi. Zaten troid bezinin yeri tamda boğaz değil midir!...
Bunun ikisinin ortasını bulmanın yolları var tabii. Önce karşıt gücün, tehlikeli bir durum olmadığına dair ikna edilmesi gerekiyor ki kolay ikna olmaz. Çünkü bu içsel anayasalar, yanlış olsalarda, temelde varlığı koruma altında tuttuklarına dair köklü inançlara sahiptirler.
İkna edilebilirse karşıt gücün, yeni bir davranış belirlemesi ve benliğimle uzlaşması gerekiyor. Sonrada benim artık büyüdüğümü, spontanlığıma izin vermenin bir tehlike olmadığını anlaması gerekiyor.
Her zaman dediğim gibi: "Kendime zarar verecek hiç bir şey yapmıyorum. Sen bana zarar veriyorsun. Dışarıdakilerin bir önemi yok. Sen içten beni çökertiyorsun. Ben artık büyüdüm. Bunu görmüyorsun. Senin korumaya ve biçimlendirmeye çalıştığın küçük kız değilim artık. Sözünü dinletmek için beni tahrip etmeyi bırak artık. Yaşam iyisiyle, kötüsüyle akıp gidiyor. Biraz eğlenmeme izin ver."
Bu sözleri bir dua gibi dilime pelesenk edip, karşıt gücümü ikna etmeye çalışacağım. Kendimi sevdiğimi hissetmezsem, biliyorum ki hastalığım daha çok ilerleyecek.
Bu ay daha çok seansa gitmeye karar verdim. Süreç sonunda tekrar test yaptırıp, anti-tpo ma baktıracağım. Düşmezse daha fena yakasına yapışacağım:)

22 Aralık 2009 Salı

BOGAZ ENFEKSIYONU

Kışın gelişini önce rahat giysilerden anlarım. Okula giderken ne giyersem giyeyim, nasıl olsa paltom kapatır:) Zavallı palto, diye bir masal duyduysanız, kesin benim paltom için yazılmıştır:) Sonra ilk boğaz enfeksiyonuyla kışa kesin giriş yaparım.
Geçen hafta yorgunluk ve sık hapşuruk nöbetleri geçiriyordum. Bir kaç senedir bağışıklık sistemime yaptığım yatırım sonuç verdiği için, üşütmeye bağlı hiç bir hastalık geçirmediğimden, olası bir boğaz rahatsızlığından şüphelenmedim. Direkt suçlum belliydi: astımım azmıştııı! Fekat o da ne! Cuma sabahı sürpriiiz! Bademciklerim şişmişti. Yorgunluk ve şişmiş bademcik dışındada bir sorunum yoktu. Ne ateş, ne kas, ne baş ağrısı... Temizinden şiş bir bademcik:) Aslında tahmin etmeliydim, sol burun deliğinin bir haftadır hava yolu daralmıştı. Yoga yaparken farketmeme rağmen yorgunluğa vermiştim.
Bağışıklık sistemimi tebrik ederek başladım boğazımı iyileştirmeye:

  • Bu tür hastalıklarda başvurduğum ilk merci, istanbul Baharattır. Bizim buraların en eski baharatçısıdır. Her yerin en eski baharatçısını bileceksin, bunu bilir bunu söylerim:) Adamlar bir cevher. İstanbul Baharatın hazırladığı bir kış çayı vardır. Bamya çiçeği, zencefil, tarçın ve karanfilin toz haline getirilip, kızılcık şekeri ile renklendirdiği ve dozlarını sır gibi sakladıkları bu karışım tüm boğaz enfeksiyonlarına birebirdir. Hemen kış çayımı her bir su bardağına iki tatlı kaşığı olacak ölçüde sıcak sıcak yudumlamaya başladım. Boğazdaki ilk şişi aldım. Tüm gün, okulda evde heryerde bunu yudum yudum içtim.

  • Sabah akşam 1000 er mg C vitamini aldım.

  • Boğazdan ciğerlere sıçramasın diye gece yatarken ve öksürükle uyandıkça bir yudum isveç iksiri içip boğaz yolunu dezenfekte edip, aynı zamanda yumuşattım.


  • Pastil sonuçta kimyasal madde, pastil yerine sürekli çiğ zencefil çiğnedim. Mikropları kırıyor, şeker içermediği için ağız ve boğazda mantar üremesini ve diş çürüklerini engelliyor. Mucize gibi bir şey.

  • Burun yıkama kabı kullandım. Buna cala neti deniyor. Bende yoga eğitmenimden öğrendim. Çok etkili bir yöntem. Normalde sabahları uygulanıyor. Ama hastalıkta günde üç defaya kadar yapılabiliyor. Ben sabah akşam uyguladım. İçine bir miktar tuz konulduğu için burun, sinüsler ve boğazı dezenfekte ediyor. Sonraki nefes egzersizi ile kurutuyorsunuz. Bana iyi gelen tarafı nefes egzersizleri oldu. Boğazımı tamamen açtı. Her uygulamadan sonraki üç saat bademciklerim iniveriyordu. İlk uygulamadan sonra geçti sandım:) Ama geri şiştiler:) Merak edenler internetten araştırsınlar. Yanlızca acemi tecrübesiyle şunu söyleyebilirim; nefes egzersizlerini hızlı yapmayın ve ilk seferde ağız açık, ama burundan nefes alarak yapın. İlk seferde acemilikten hızla nefes verince kulağa basınç yapıyor ve baş ağrısı başlıyor:) Acemiliği atınca ağzınızı kapatırsınız.


  • Her sabah uyanınca mutlaka dil kökünü temizleyin. Aparatı Yogaakademi.com da satıyorlar ve nasıl kullanılacağını öğretiyorlar. Mutlaka dilin boğaza yakın olan kısmı temizlenmeli.

  • Aralarda kuşburnu kaynatıp içtim.

  • Her yemekte bir kurusoğan yemeye devam:) Mideniz için iç zarlarını üşenmeyin soyun derim.


  • Yoga eğitmenimden nefes teknikleri öğrendim onları uyguluyorum. İnanılmaz etkili! Çiğer yolunu tertemiz ediyor!

Sonuç itibariyle ilaçsız, antibiyotiksiz, ağrıkesicisiz hastalığı dört günde def ettim. Öğretmen arkadaşlar hâlâ çekiyorlar. İki kutu antibiyotik deviren var. Hastalık ciğerime inmesin ve antibiyotiğe muhtaç olmayım diye çok uğraşıyorum. Bünyeye antibiyotik girdi mi, sağlığım için verdiğim uğraşlardan altı ay geri gideceğim demektir. Sonuçta mikropta bağışıklık kazanıp, dönüşerek tekrar bünyeye geliyor. Bu yüzden on gün kırmızı alarm modunda yaşayacağım:) Bu arada hastalıktan sonra on gün soğan suyu içiyorum. Soğan suyu nasıl yapılır diyenlere: Kuru soğanlar üzerindeki kahverengi kabuğu ile birlikte dörde kesiliyor. Tencereye dolduruluyor. Üzerini geçene kadar kaynar su dökülüyor. Sadece beş dakika kaynatılıyor. Ocaktan indiriliyor. Az ılıyınca, bardak bardak içiliyor. Tadını sevmeyen azıcık organik tuz ve limon suyu katabilir :)

9 Aralık 2009 Çarşamba

Bekliyorum...

Zaman su gibi akıp gidiyor derler ya, az söylemişler. Güldür güldür şelale gibi, tutamıyorum. Bakıyorum geçmiş, bakıyorum gitmiş.
Bir yeni yıl daha geliyor diyorlar ya, hiç bir yeni yıl milat olmadı bana:) Her daim eski ve işe yaramaz şablonlarımı onarmak ve düzenlemekle meşkulüm. İnsan ömürü çok emek istiyor. Makineyi kaç senede bozduysanız, bi o kadar sene istiyor düzeltmek için.
Bu dünyada insan kadar emek isteyen başka bir canlı var mı? Doğması ayrı sorun yetişmesi ayrı, eğitilmesi ayrı sorun, bakımı beslenmesi ayrı. Bu listeye onlarca madde eklenebilir.
Peki ya ben... Oooof of!
Midem için sabahları aç karnına çiğ patates suyu içmeye devam ediyorum. Yaklaşık olarak bir saat sonra kahvaltı yapıyorum. Bu işlem için sabah beşbuçukta kalkmam gerekiyor. Alıştım gitti:) Midem şu an iyi. Hatta o kadar iyi ki, bağışıklık sistemim ve dezenfeksiyon için kuru soğan kürüne başladım. Hergün akşam yemeğinde bir adet ince kıyılmış kurusoğan yiyebiliyorum.
Bal kabağını on gündür bir bardağa düşürdüm. Genellikle gece yatarken bir bardak sıkıp içiyorum.
Hergün beş mandalina, bir avuç kuruyemiş yemeye devam. Bugünlerde menengiç kahvesine taktım. Türk kahvesine ilaveten menengiç kahveside içiyorum. Ardından mis gibi bir soda.
Hergün mutlaka farklı bir sebzeyi zeytinyağlı az suda pişiriyorum. Sarımsaklı yoğurtla yiyorum.
Baharatlar başka hikaye zaten biliyorsunuz.
Sabah kahvaltısında humus ve közlenmiş kırmızı biber favorim. Hepsini evde kendim hazırlıyorum.
Ama sorun şu ki: Hâlâ astımım iyileşmiyor:(

BURALARDA BIR YERDEDIR ARAYIP BULACAKSIN ARTIK:

0 düşünce acıçehre tohumu açlığa dayanmak ağıt ahimsa akıl gözü Akif Manaf alerji alfa düzeyi allerji aloveralı iksir an anti-tpo arınmak artrit asana astım bağırsak florası bağırsak hastalıkları bağırsak işlev bozuklukları bağırsak mantarı bağırsak mikrobiyotası bağırsak plakaları bağırsak tembelliği kabızlık bal kabağı balkabağı başarı bedendeki enerji sistemleri ben olma hali beyin hastalıkları beyni susturmak bilinç bilinçli rüya bir doktorun ruhsal dünyadan mesajları bitkisel lavman biyoenerji biyoenerji kanalları boğaz enfeksiyonu boşluk cala neti candida cezalandırılmak chakra coconat oil çaklar çakra çakra sistemlerini düzenleyerek iyileşmek çakralar çakraları açarak iyileşmek çakraları düzenleyerek iyileşmek çayağacı yağı çiğ patates suyu çocuk eğitimi çocuk terbiyesi çölyak deneyimler detoks detoks sonrası beslenme detox devrim duygusal bloklar düşüncesizlik ego enerjetik epilepsi epilepsi hastalığına ne iyi gelir epilepsi nedir epilepsi ve yoga epilepsiden kurtuldu epilepsiye kesin çözüm fani dunya faranjit farkındalık fermantasyon fermente besinler fermente ürünler fonksiyonel farkındalık geçirgen bağırsak geçmiş yaşantılarla gelen blokajlar genital herpes genital mantar gercekten yasamak gerçek probiyotik beslenme gerçek temas gestalt gestalt icimdeki cocuk gestalt ve içimdeki çocuk geştalt geştalt psikolojisi gluten glutensiz glüten glütensiz beslenme gokcekiksir gökçek iksir gökçekiksir Gönül gözü grip salgını grip salgını ve soğan hafıza hastalık ve çakralar hastalık ve detoks haşimato tiroidi haşimoto hindistan cevizi yağı HPV huzur ibrahim gökçek ibs İBS idealize edilmiş kimlik kitap okumak ikinci beynimiz ikinci çakra imajinasyon çalışması insan papilloma virüsü İrritabıl Bağırsak Sendromu irritabl barsak sendromu işleri yetiştirmek kabızlık kainatla iliski kaleidon 60 kapsül kalın bağırsak kandida kanser Karbonatlı su oturma banyosu kariyer kasık mantarı ve karbonatlı su kilo verme kitap kitap önerisi konsantrasyon korku kurusoğan lapis leaky gut sendromu levotiron mandala manta hastalığı mantar mantar hastalığı mantar hastalığına karbonatlı su meditasyon menengiç merdiven meditasyonu mide bulantısı ms ms e çözüm ms hastalığı msden nasıl kurtuldum multiple skleroz mutlak mutlaka okunmalı Nadi Nefes nefes teknikleri nekahat dönemi odaklanma okul olduğum gibi olmak Orijinal Yoga Sistemi Orjinal Yoga Sistemi özbenlik perhiz prebiyotik probiyotik probiyotik beslenme probiyotikler psikiyatrist psikolog renk meditasyonu ruh ruhsal arınma ruhsal aydınlanma ruhsal tabiat rusal aydınlanma ruya ruya yorumlama rüyalar sakinlik sanskritçe sarımsaklı iksir sinir sistemi hastalıkları soğan dezenfektan sol yarim kure spastik kolon sendromu spontanlık stres stres merkezi swadisthana şiddetsizlik tekamül telas telaş telaşlı tembelliğe çare transfer turkuaz ülser üstad üşütme vajinal mantar vajinal mantar ve karbonatlı su varlığım vejeteryan vishudha vücuttaki enerji sistemleri yaşam yazar yeni yayın yeşil zeytin yoga yoga academy yoga akademi yoga nedir yoga ve din yoga ve hastalık yogi zeytin çekirdeği zeytinyağı ve limon içmek zihin zihin işlevleri zihin yapısı Zihni susturmak

Sayfalar