Kışın gelişini önce rahat giysilerden anlarım. Okula giderken ne giyersem giyeyim, nasıl olsa paltom kapatır:) Zavallı palto, diye bir masal duyduysanız, kesin benim paltom için yazılmıştır:) Sonra ilk boğaz enfeksiyonuyla kışa kesin giriş yaparım.
Geçen hafta yorgunluk ve sık hapşuruk nöbetleri geçiriyordum. Bir kaç senedir bağışıklık sistemime yaptığım yatırım sonuç verdiği için, üşütmeye bağlı hiç bir hastalık geçirmediğimden, olası bir boğaz rahatsızlığından şüphelenmedim. Direkt suçlum belliydi: astımım azmıştııı! Fekat o da ne! Cuma sabahı sürpriiiz! Bademciklerim şişmişti. Yorgunluk ve şişmiş bademcik dışındada bir sorunum yoktu. Ne ateş, ne kas, ne baş ağrısı... Temizinden şiş bir bademcik:) Aslında tahmin etmeliydim, sol burun deliğinin bir haftadır hava yolu daralmıştı. Yoga yaparken farketmeme rağmen yorgunluğa vermiştim.
Bağışıklık sistemimi tebrik ederek başladım boğazımı iyileştirmeye:
- Bu tür hastalıklarda başvurduğum ilk merci, istanbul Baharattır. Bizim buraların en eski baharatçısıdır. Her yerin en eski baharatçısını bileceksin, bunu bilir bunu söylerim:) Adamlar bir cevher. İstanbul Baharatın hazırladığı bir kış çayı vardır. Bamya çiçeği, zencefil, tarçın ve karanfilin toz haline getirilip, kızılcık şekeri ile renklendirdiği ve dozlarını sır gibi sakladıkları bu karışım tüm boğaz enfeksiyonlarına birebirdir. Hemen kış çayımı her bir su bardağına iki tatlı kaşığı olacak ölçüde sıcak sıcak yudumlamaya başladım. Boğazdaki ilk şişi aldım. Tüm gün, okulda evde heryerde bunu yudum yudum içtim.
- Sabah akşam 1000 er mg C vitamini aldım.
- Boğazdan ciğerlere sıçramasın diye gece yatarken ve öksürükle uyandıkça bir yudum isveç iksiri içip boğaz yolunu dezenfekte edip, aynı zamanda yumuşattım.
- Pastil sonuçta kimyasal madde, pastil yerine sürekli çiğ zencefil çiğnedim. Mikropları kırıyor, şeker içermediği için ağız ve boğazda mantar üremesini ve diş çürüklerini engelliyor. Mucize gibi bir şey.
- Burun yıkama kabı kullandım. Buna cala neti deniyor. Bende yoga eğitmenimden öğrendim. Çok etkili bir yöntem. Normalde sabahları uygulanıyor. Ama hastalıkta günde üç defaya kadar yapılabiliyor. Ben sabah akşam uyguladım. İçine bir miktar tuz konulduğu için burun, sinüsler ve boğazı dezenfekte ediyor. Sonraki nefes egzersizi ile kurutuyorsunuz. Bana iyi gelen tarafı nefes egzersizleri oldu. Boğazımı tamamen açtı. Her uygulamadan sonraki üç saat bademciklerim iniveriyordu. İlk uygulamadan sonra geçti sandım:) Ama geri şiştiler:) Merak edenler internetten araştırsınlar. Yanlızca acemi tecrübesiyle şunu söyleyebilirim; nefes egzersizlerini hızlı yapmayın ve ilk seferde ağız açık, ama burundan nefes alarak yapın. İlk seferde acemilikten hızla nefes verince kulağa basınç yapıyor ve baş ağrısı başlıyor:) Acemiliği atınca ağzınızı kapatırsınız.
- Her sabah uyanınca mutlaka dil kökünü temizleyin. Aparatı Yogaakademi.com da satıyorlar ve nasıl kullanılacağını öğretiyorlar. Mutlaka dilin boğaza yakın olan kısmı temizlenmeli.
- Aralarda kuşburnu kaynatıp içtim.
- Her yemekte bir kurusoğan yemeye devam:) Mideniz için iç zarlarını üşenmeyin soyun derim.
- Yoga eğitmenimden nefes teknikleri öğrendim onları uyguluyorum. İnanılmaz etkili! Çiğer yolunu tertemiz ediyor!
Sonuç itibariyle ilaçsız, antibiyotiksiz, ağrıkesicisiz hastalığı dört günde def ettim. Öğretmen arkadaşlar hâlâ çekiyorlar. İki kutu antibiyotik deviren var. Hastalık ciğerime inmesin ve antibiyotiğe muhtaç olmayım diye çok uğraşıyorum. Bünyeye antibiyotik girdi mi, sağlığım için verdiğim uğraşlardan altı ay geri gideceğim demektir. Sonuçta mikropta bağışıklık kazanıp, dönüşerek tekrar bünyeye geliyor. Bu yüzden on gün kırmızı alarm modunda yaşayacağım:) Bu arada hastalıktan sonra on gün soğan suyu içiyorum. Soğan suyu nasıl yapılır diyenlere: Kuru soğanlar üzerindeki kahverengi kabuğu ile birlikte dörde kesiliyor. Tencereye dolduruluyor. Üzerini geçene kadar kaynar su dökülüyor. Sadece beş dakika kaynatılıyor. Ocaktan indiriliyor. Az ılıyınca, bardak bardak içiliyor. Tadını sevmeyen azıcık organik tuz ve limon suyu katabilir :)
0 yorum:
Yorum Gönder